Meyhankoli
Anasayfa
En9
Restoran Hikayeleri
Senden Benden Bizden
Detaylı Arama
Restoranını Ekle
Meyhankoli.com
MEYHANKOLİ İLE KEŞFETMEYE BAŞLA
  1. Anasayfa   >  
  2. Senden Benden Bizden   >  
  3. Bira Sevdası

Bira Sevdası

Bira Sevdası

Bira Sevdalısı Akademisyen

Ben Cihangir. Bira blogum dışındaki normal hayatımda devlet üniversitesinde akademisyen olarak çalışıyorum aynı zamanda doktoramın son demlerindeyim. Aynı şekilde akademisyen, birayı, yemek yemeği, yeni restoran keşifleri yapmayı, gezme tutkunu eşimle ortak hayat amacımız olan dünyayı gezmek, yeni restoran keşifleri yapmak, farklı tatlar denemek sevdası peşinde imkanlarımız yettiğince koşturuyoruz.  


Avrupa ‘da Olan Bizde Olmayan Ne ?

2010 yılında Amerika’ya konferansa gitmiştim. Orada girdiğim marketin bira reyonu karşısında şok geçirmiştim. Cıvıl cıvıl etiketleri ile onlarca bira. Biraların üzerlerinde o zaman ne olduğunu bile duymadığım IPA, APA, Imperial Stout vb. terimler var, düşününce bizdeki biralara da hiç benzemiyor. Tüm konferans boyunca her gün sabah akşam demeden vakit buldukça farklı biraları denedim. Sonuç olarak şu kanıya vardım; bunlar bira ise, bizdekiler bira değil. Yok bizdekiler bira ise, bunlar bambaşka olay. Türkiye’ye döndüğümde tabiri caizse, zehir kanıma işlemişti, bira işini ciddi olarak kafaya takmıştım. Bira nedir ne değildir diye araştırmaya başlayınca ise sevgili dostum Beerader (Necati) haricinde tatmin edici Türkçe kaynağın olmadığını fark ettim. Ben de araştırmalarımı ve fikirlerimi yazıp çizsem acaba nasıl olur? Okunur mu? Filan gibi düşüncelerden sonra, en kötü kendi kendime notlar almış olurum diyerek 2013 Mart ayında ilk bira blogumu açtım. Kısa zaman sonrasında ise şunu fark ettim ki Türk bira tüketicisinin biraya dair (tarihi, tadımı, üretim süreci gibi konularda) çok ciddi ilgisi mevcut! Bu ilgiden dolayı da bira blogum sayesinde çeşitli insanlara ulaşma, yeni arkadaşlıklar kurma, yeni şeyler öğrenme ve yeni restoran keşifleri yapma fırsatım oldu. Biraz da kontrolden çıkarak artık hayatımın önemli parçası oldu diyebilirim.  


O Biraya Yazık Etmiş Olursunuz 

Rakı kültüründe olduğu şekilde bira adabı yok (Rakıcılar kızmasın lakin Allah’ a şükür yok bence çünkü yakında rakının yanında kullanma kılavuzu verecekler diye korkuyorum :D) Ama ufak tefek detaylar bira içerken aldığınız keyfi katlayabilir buna ek olarak içtiğiniz biranın aroma profilini tamamıyla ortaya çıkartmanızı sağlayabilir. Bardak olayına sonraki soruda gireceğim zaten. Bardak dışında, bira soğuk içilir diye genel bir kaide yok mesela. Lager, Helles, Pilsner vb. biralar soğukken (3-5 derece) daha ferahlatıcı olurken Buğday biraları biraz daha sıcak (5-7) içilmelidir. Alkol oranının 8-10 derecelere çıktığı Belçika biralarında 8-14 derece gibi ısılarda içilmelidir mesela. Soğuk aromanın ortaya çıkmasını engelleyen unsurdur ayrıca buzzz gibi Chimay içtiğinizde o biraya yazık etmiş oluyorsunuz. Yaz kış ayrımına gelirsek, bence böyle bir ayrım var. Yüksek alkollü biraları yazın içmek oldukça zor. Westmalle Tripel gibi 9.5 alkollü bir birayı ya da 10 alkollü Imperial Stout’u bu sıcaklarda içmek beni terletiyor açıkçası. Yazın buğday biraları tarzındaki daha ferahlatıcı biraları tercih ediyorum genelde. Az önce bahsettiğim yüksek alkollü biralar, soğuk kış akşamlarında bence çok keyifli oluyor. Kısaca, 2 şişe Duvel’ i (8.5 alkollü) yaz akşamları sahilde içmeyi denerseniz, ne demek istediğimi anlayacaksınız.  


Bira – Bardak İlişkisi

Her bira bardaktan içilmelidir! Hatta, her bira kendi bardağından içilmelidir. Şişe ya da kutudan içildiği zaman biranın havayla olan teması kesilir, böylece aromaların açığa çıkması engellenir. Şişe veya kutudan içilmesi durumunda birada köpük oluşumu engellenecek böylece yine aroma kaybı olacaktır. Şişeden içildiğinde alınan yudumu ayarlayamazsınız bu yüzden bol bol hava yutarsınız. Sonra da bira beni şişiriyor dersiniz. Aslında sizi şişiren bira değil, o yuttuğunuz havadır. Bardak aromaların açığa çıkmasını sağlar, köpük oluşumuna izin verir ve geniş ağzı sayesinde hava yutmadan biranızın tadını çıkartmanıza olanak tanır. Her biranın bardağı ise kendine özeldir ve o biranın aroma profilini ortaya çıkartmak üzere tasarlanmıştır. Mesela, bol köpüklü buğday biralarının uzun ince bardakları biranın köpüğünü kontrol etme amaçlı tasarlanmıştır.  


Tiramisu - Brownie Karışımı Bira mı ?

Tek olarak bira seçmek çok zor olacağı için, birkaç bira ismi vereyim, hem benim için kolay olsun hem de biralara ayıp etmeyeyim. 1 ay önce tattığım Amerikalı Alchemist’in Focal Banger isimli India Pale Ale stilindeki birası aklımı başımdan alacak kadar aromatikti ve tadı uzun süredir aklımdan çıkmıyor. Yine Amerikalı üretici Westbrook’un Mexican Cake isimli stout birası içerisinde tarçın çubukları, vanilya çubukları ve jalepano biberleri olan fıçılarda beklemiş. Biranın kendisi tiramisu-brownie gibi kokuyor. Hatta tadı da ilk başta öyle ancak yuttuğunuz anda damağınızda keskin bir biber acılığı kalıyor ki inanılmaz bir deneyim. Okuyanlar biz şimdi nereden bulacağız bunları diye bana kızacaklardır. O yüzden Türkiye’de bulunanlar arasından da bira söyleyeyim. Schneider Tap 6 Aventinus her içişimde ilk içişimdeki gibi hayran bıraktırıyor kendisine. The Beer Hunter Michael Jackson’ın (Popçu MJ değil) da dediği gibi biraların Everesti!  


Bira için 1 km Yürümek

Geçen yaz Berlin’de yeni açılan Stone Brewery Berlin’in biraz dışında. Tren’den indikten sonra hobi bahçeleri arasından yaklaşık 1 kilometre yürümek zorundasınız. Yeşiller içerisinde hedefe kitlenmiş şekilde bir müddet yürüdükten sonra muradıma ermiştim.  


Bira & Peynir

Biranın yanına herkes kuruyemiş ve patatesi yakıştırır, fakat bence biranın en güzel eşlikçisi peynir. Eski kaşar, isli peynir ve gouda ise biranın yanındaki favori peynirlerimden.  


İstanbul Barları 

İstanbul Avrupa Yakasında Bomonti Ada Populist, Kadıköy Ayı, Beşiktaş’ta The United Pub ve Craft Beer Lab favori mekanlarım. Ayrıca Caddebostan Sahil’de katlanır sandalye ve soğutucu ikilisi eşliğinde Adalar’a karşı bira yudumlamak. 


Alkol Zammı Herkesi Fermantasyon Uzmanı Yaptı !

Vergi uzmanı Ozan Bingöl’ün de dediği üzere, Bu ülkenin gerçek vergi rekortmenleri arabası olan, telefonla konuşan, sigara ve içki içenlerdir. Devletin vergi gelirine büyük katkı yaparak vatandaşlık görevimizi fazlasıyla yerine getiriyoruz diye düşünüyorum. Ancak zamlar böyle giderse fiyatlar bira fiyatlarının psikolojik sınırını aşacak sonunda insanlar bir biraya 10 vermek istemeyecekler gibi. Zamların bira severleri ev biracılığına yönlendirdiği çok aşikar. O kadar ilginç ki bu konu yabancıların da ilgisini çekmiş. Bana 2 ayrı yabancı gazeteci sosyal medya üzerinden ulaşıp alkol zamları ve ev biracılığı bağlantısı hakkında sorular sordular. Yaptıkları haber de zamların ev biracılığını tetiklemesi üzerineydi. Bardağa dolu yanından bakarsak; bu zamlar ev biracılığının gelişimine ve butik bira kültürüne dolaylı yoldan katkı sağladı. Herkes fermantasyon uzmanı ya da brewmaster oldu neredeyse. Bu sayede de ev biracıları günleri ve tadımları bile yapılıyor. Ortaya çıkan ürünler ise inanılmaz. Ne demişler, zorluklar başarıyı getirir.  


Sütten Ağzım Yandı, Yoğurdu Üfleyerek Yiyorum !

Meze ile aram çok iyidir. Rakı ile aram pek değil maalesef. Hayatımda yaşadığım iki büyük sarhoşlukta da rakı içişimin payının olması beni biraz rakıdan uzaklaştırdı. Elbette burada suçlu rakı değil benim, fakat sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer derler ya, biraz o hesap. Meyhane kültürünü ise çok severim. Babamın işyeri, meyhane kültürünün can damarlarından biri olan Samatya’da olduğu için meyhane kültürüne aşina sayılırım. Meze konusunda girit ezme, patlıcan salatası ve fesleğenli levreğe de asla hayır demem, diyemem! Ama meze yanında meyhane sohbeti bile olsa bira içerim yine. 


Hiçbir Yerde Meyhane Tadını Yakalayamadım

Meze konusunda; Kadıköy’deki Piraye Taş Plak Meyhane , yine aynı meyhane mutfağından çıkan fesleğenli levrekli meze kesinlikle harika. Başka yerlerde de yedim fakat aynı meze olmasına rağmen aynı tadı alamadım. 

 


Yorum Ekle
Anasayfa
En9
Öneriler
Arama
Blog
Profil